ÜST
sosyal

Sosyal medyadaki bilgi kirliliği ile mücadele etmenin yolları

Sosyal medyadaki bilgi kirliliği, en temel haklarımızdan biri olan haber alma ve bilgi edinme özgürlüğümüzü olumsuz yönde etkiliyor. Temel bir hak olan bilgi alma hakkı evrensel hukuk kuralları doğrultusunda modern anayasalarda teminat altına alınmış olsa da günümüzde toplumun haber alma ihtiyacını sağlayan iletişim araçları arasında yer alan sosyal medyadaki bilgi kirliliğini önlemeye yetmiyor.

Günümüzde Facebook, Twitter ve Instagram gibi platformlardan yoğun bir şekilde bilgi topluyoruz. Bu mecralarda sadece fotoğraf ya da video paylaşımı yapılmıyor. Siyasetten spora, sanattan eğitime birçok konuda bilgiler aktarılıp, tartışmalar yaşanıyor. 

Bilinçli kullanıldığında sosyal paylaşım sitelerinin başka insanlarla iletişim kurma ve haber alma noktasında önemli bir araç olduğu söylenebilir, fakat söz konusu “doğru bilgiye ulaşmak” olduğunda ise durumun fazlasıyla vahim olduğunu söyleyebiliriz. Peki, sosyal medyadaki bilgi kirliliği ile mücadele etmenin bir yolu var mı?

Bilgi kirliliği yaşam kalitemizi de tehdit ediyor

sosyal

Yeni iletişim teknolojileriyle “bilgiye ulaşmak” kolaylaştı ancak bu kolaylık, pek çok sorunu da beraberinde getirdi. Sosyal medyada saatlerimizi harcar hale geldik, fakat bilgi kirliliğini çok az sorguluyoruz. Gelişen bireysel ve kitle iletişim araçları, değişen iş dünyası, gelişen şehir yaşamı giderek daha fazla bilgi üretilmesine ve daha fazla mesaj yayınlanmasına yol açıyor. Bununla birlikte bilgi kirliliği yararlı bilgi edinme ve kullanma şansımızı azaltıyor. Bilgi kirliliği kararlarımızı ve yaşam kalitemizi de tehdit ediyor

Sosyal medyadaki bilgi kirliliği ile mücadele etmek için öncelikle eleştirel bir bakış açısı edinmek, doğrulanmamış bilgileri paylaşmamak, özellikle sosyal medyada karşılaşılan bilgilere sağlıklı bir şüphe ile yaklaşmak ve bilgiye ulaşılan kaynaklar hakkında fikir sahibi olmak gerekiyor. 

sosyal

Olumsuz duygular ve haberler çok daha büyük bir iştahla paylaşıldığı için, özellikle kriz durumlarında paylaşılan yaralı, ölü, patlama ve depremle ilgili fotoğrafların kullanımı toplumda infiale yol açabiliyor. Günün sonunda sakin davranmak ve basit birkaç taktik uygulayarak bilgi kirliliğinin önüne geçmek aslında elimizde.  

Sosyal medyada aynı içeriğin, kopyala-yapıştır şeklinde birçok sayfada yer alması, önemli olayların anahtar kelimelerinin konu ile ilgisi olmayan sayfalarda kullanılması, bir konu hakkında uzman olmayan kişilerin kendilerini internet ortamında uzman olarak tanıtması ve özellikle sağlık, beslenme ile ilgili bilgilerin kaynak belirtilmeden yayınlanması sıkça rastladığımız bilgi kirliliklerinden. 

Ne yazık ki bilgi kirliliği sadece internette değil, kitap ve dergi gibi yayınlarda, görsel ve işitsel medyada da artmış durumda. Hiçbir amaca hizmet etmeyen bilgilerin, kim tarafından oluşturulduğu belli olmayan içeriklerin veya insanlara yararı olmayan şeylerin bu mecralarda dolanması da insanların bilgi edinme sürecine olumsuz etki ediyor. 

Sosyal medyanın siyaseti ve dolayısıyla gündelik hayatımızı nasıl etkilediğini daha yakından görmek isterseniz Prof. Dr. Esat Arslan, Dr. Onur Başar Özbozkurt ve Fatma Yeşilkuş’un alanda yaptıkları araştırmaları ve sonuçlarını içeren Siyasetin Dijital Mimarisi: Sosyal Medya adlı kitabı okuyabilirsiniz.

2020 ve 2021’de sosyal medyadaki en büyük bilgi kirliliği Covıd-19’du

sosyal

Küresel salgınla birlikte insanlar zorunlu olarak kendilerini sosyal yaşamdan izole etti ve dünyanın birçok ülkesinde kısmi karantina uygulamaları da başladı. Bu süreçte okulların ve üniversitelerin kapanmasıyla uzaktan eğitim uygulamalarına geçildi ve insanların zorunlu olmadıkça evlerinden çıkmamaları gerektiği vurgulandı. Böylece insanlar, salgın tehlikesinden korunmak ve salgının yayılımını önlemek için evlerine kapanarak sosyal izolasyon başlattı. 

İşte bu noktada insanlar, kullanımı oldukça yaygın olan sosyal medya araçlarıyla aralarına sosyal mesafe koyamadı, hatta daha da fazla sosyal medya araçlarını kullanmaya yöneldi. Aslında sadece sosyal medya araçlarının değil;  bilgisayar, internet, cep telefonu ve isteğe bağlı dijital yayıncılık platformları gibi diğer iletişim araçlarının kullanımı da bu dönemde oldukça arttı. Bu da haliyle, zaten var olan bilgi kirliliğinin daha da artmasına yol açtı. 

Sosyal medya platformlarında yanlış tedavi yöntemleri, komplo teorileri ve insanların psikolojilerini olumsuz etkileyecek ‘sözde’ haberlerden bahsedildi. Bu yanlış bilgilerde insanların paniğe kapılmasına hatta birçok insanda ‘korona-fobi’ oluşmasına neden oldu. 

Sosyal medyada bilgi kirliliğine karşı neler yapabiliriz?

sosyal

Öncelikle günlük olarak takip ettiğimiz haber ya da bilgi kaynaklarının güvenilir siteler olmasına dikkat etmeliyiz. Bilgiyle ilk karşılaştığımızda önce durup düşünmemiz ve bu bilginin tutarlılığını ölçmemiz gerekiyor. Yanlış bilginin yayılmasının en iyi yolu durup düşünmekten geçiyor. Bilgiyle ilgili tereddütünüz varsa bekleyin ve kontrol edin.

Size gelen bir bilgiyi başkalarıyla paylaşmadan önce gönderen kişiye kaynağının kim olduğunu sorun. Bilgiyi paylaşan kişi ya da kaynak çok önemli. Bu platformun kullanıcılarının gerçek olup olmadığına dikkat edin. Doğru olduğundan emin değilseniz sakın paylaşmayın. Gelen bir bilgiyi emin olmadan, sadece “Ya doğruysa” içgüdüsüyle paylaşacaksanız, hiç iletmeyin.

Sözüne güvenilir, doğru kaynakları takip edin. Bu kaynaklar dışında bir yerden bir haber duyduğunuzda biraz zaman geçmesini bekleyin. Güvenilir haber kaynakları, bu yeni haberle ilgili muhakkak araştırma yaparak doğru bilgiyi paylaşacaktır.

Yalan haber üreten ve bilgi kirliliği yaratan mecraların çoğalmasıyla birlikte yeni bir ihtiyaç da oluştu. Doğruluğundan emin olmadığımız haberleri teyit edebilmemizi sağlayan ve kar amacı gütmeyen teyid.org gibi mecralar da çoğalmaya başladı. Doğruluğundan emin olmadığınız ama merak ettiğiniz bir haberi, bu mecrada hesapları olan teyit.org ile paylaşıp, doğru olup olmadığını teyit ettirebilmeniz mümkün.

 

Hayatımızın ve toplumsallığımızın kurucu unsuru haline gelen sosyal medya olgusunu daha derin bir perspektiften görebilmek isterseniz, Geert Lovink’in, sosyal medyayı iktidar ve güç ilişkileri düzleminde ele alan kitabı Sosyal Medyanın Dipsiz Kuyusu’nu okuyabilirsiniz.