
Naif ve sofistike: Geçmişten bugüne Japon edebiyatı
Japon edebiyatı yaklaşık olarak 2000 yıllık bir süreci kapsıyor. Çin’den getirilen yazı sistemi sayesinde 8. yüzyılın başlarında ilk kez sözlü gelenekler yazılı hale getirildi. Bu eski dönemde mitler, efsaneler ve hikâyeler kayda geçirilirken, bu dönemin en parlak edebi ürünü halktan imparatorlara kadar değişen insanlar tarafından derlenen ve 4500 şiirden oluşan bir antoloji olan Man’yōshū ortaya çıktı.
Birçok dönemden oluşan Japon edebiyatı, dünyaya pek çok sayıda önemli eser verdi. Gelin sizler için hazırladığımız yazımızda geçmişten bugüne Japon edebiyatını beraber inceleyelim.
Heıan Dönemi / Klasik Dönem (794-1185)
Heian Dönemi boyunca Japonlar Çin kültürüne hayran kaldılar. Çin modasını ve geleneklerini taklit ettiler. Bir soylunun edebiyat, şiir, resim, dans, hat sanatı ve daha pek çok konuda bilgili olması bekleniyordu. Soylular, Çin dilini, Orta Çağ Avrupa soyluları ve rahiplerinin Latince kullandığı şekilde kullandılar. Heian Dönemi Japonya’da kadınların Çince konuşmasına izin verilmiyordu. Dönem, kadınların erkeklerden ayrı kalmasını bekliyordu. Odaları bölen kumaş perdeler aracılığıyla sohbet ediyorlardı.
Klasik Japon edebiyatı, genellikle Heian döneminde üretilen, bazılarının sanat ve edebiyatın altın çağı olarak gördüğü edebiyata atıfta bulunur. Dönemin en önemli eseri olan Murasaki Shikibu’nun yazdığı Genji’nin Hikâyesi (Genji Monogatari, 1010 yılı civarı), Heian kurgusunun önde gelen şaheseri ve roman biçimindeki bir kurgu eserinin erken bir örneği olarak kabul edilir. Çeşitli kısımlar tarafından dünyanın ilk romanı olarak kabul edilmektedir. Şiir antolojilerini düzenlemek ulusal bir uğraştı. Aristokrat havayı yansıtan şiir, zarif ve sofistike olup, duyguları retorik bir üslupla ifade etti.
Murasaki Shikibu’nun 1008-1011 yıllarında arasında yazdığı düşünülen Murasaki Shikibu’nun Günlüğü ise Heian saray hayatının detaylarını anlatmaktadır.
Kamakura-Muromachı Dönemi / Ortaçağ Dönemi (1185-1600)
12. yüzyılın ikinci yarısında Taira klanının savaşçıları imparatorluk sarayında siyasi iktidarı ele geçirdiler ve neredeyse yeni bir aristokrasi oluşturdular. Taira’nın, Minamoto klanı (Genji) ile olan savaşlarına ışık tutarak yükselişini ve düşüşünü anlatan Heike Monogatari (Heike’nin Hikâyesi), 13. yüzyılın ilk yarısında (1219’dan önce) tamamlandı. Budist etiğine derinden kök salmış ve ölenler için üzüntü içeren, çeşitli karakterlerinin renkli tasvirleri ve heyecan verici savaş sahneleriyle dolu büyük bir destandır.
Ortaçağ Japon Edebiyatı, karakterlerin rahipler, gezginler veya münzevi şairler olduğu Zen Budizminin güçlü etkisi ile göze çarpıyor. Ayrıca bu dönemde Japonya, bir savaşçı sınıfının gelişmesine yol açan birçok iç savaş yaşadı. Bu döneme ait çalışmalar, yaşam ve ölüm, basit yaşam tarzları ve öldürme yoluyla kurtuluşa ilişkin kavrayışlarıyla dikkat çekici hale geldi.
Edo Dönemi / Erken Modern Dönem 1600-1868
Bu dönemde, edebiyatın bir sosyal ilişki aracı olarak işlevi genişledi. Renga (birkaç kişi tarafından uzun bir şiir oluşturan ardışık bağlantılı dizeler) derlemek favori bir eğlence haline geldi ve bu on altıncı yüzyılda Haikai’yi (bir tür komedi Renga) doğurdu. Zarif sadelik ve sükunetin somutlaşmış örneği olan Haiku olarak bilinen 17 hecelik (5-7-5) yeni bir yoğunlaştırılmış şiir biçimini mükemmelleştiren, ünlü 17. yüzyıl şairi Matsuo Bashō’ydu.
Genroku döneminde (1688-1704) şehirli zanaatkârlar ve tüccarlar edebiyatın ana destekçileri haline geldi ve profesyonel sanatçılar ortaya çıkmaya başladı. Düzyazı alanında iki dev ortaya çıktı: Osaka tüccarlarının hayatını gerçekçi bir şekilde tasvir eden Ihara Saikaku, Joruri ve Kabuki oyunlarını yazan Chikamatsu Monzaemon. Bu yazarlar, edebiyata büyük bir çeşitlilik kattılar.
Meıjı Dönemi / Modern Dönem (1868-1945)
Meiji dönemi, Japonya’nın Batı’ya yeniden açılmasını ve hızlı bir sanayileşme dönemini içeriyor. Avrupa edebiyatının esintileri, şiirsel repertuara serbest şiir getirdi ve yeni entelektüel temaları içeren daha uzun eserler için yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Genç Japon nesir ve oyun yazarları, bir dizi yeni fikir ve sanatsal düşünceler üzerinde çalıştı, ancak bu kavramların bazılarını başarılı bir şekilde özümseyen ilk kişiler roman yazarları oldu.
1920’lerde ve 1930’ların başlarında, Takiji Kobayashi, Denji Kuroshima, Yuriko Miyamoto ve Ineko Sata gibi yazarlardan oluşan proleter edebiyat hareketi, işçilerin, köylülerin, kadınların ve toplumun diğer ezilen üyelerinin zorlu yaşamlarını tasvir eden politik olarak radikal bir edebiyat üretti.
Savaş zamanı Japonya, dillerinin güzelliği ve aşk ve şehvet hikayeleriyle en iyi tanınan birkaç yazarın çıkışını gördü. Jun’ichiro Tanizaki ve Japonya’nın ilk Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (1968), psikolojik kurgu ustası Yasunari Kawabata bu yazarlardan öne çıkan isimlerdir.
Savaş Sonrası Dönem (1945- Günümüz)
İkinci Dünya Savaşı ve Japonya’nın yenilgisi, Japon edebiyatını derinden etkiledi. Pek çok yazar, hoşnutsuzluk, amaç kaybı ve yenilgiyle başa çıkma hikâyeleri yazdı.
Osamu Dazai’nin en önemli eserlerinden Batan Güneş adlı romanı, doğan güneşin ülkesi olan Japonya için savaş sonrasına dair çarpıcı bir kitap oldu.
1970’lerin ve 1980’lerin önde gelen yazarları, sosyal ve politik bilinci yükseltme girişimlerinde entelektüel ve ahlaki sorunlarla özdeşleştirildi. Bunlardan biri olan Kenzaburo Oe, en iyi bilinen eseri Kişisel Bir Sorun (Kojinteki na taiken) kitabını 1964’te yazdı ve Japonya’nın ikinci Nobel Edebiyat Ödülü (1994) sahibi oldu.
Modern Japon yazarlar çok çeşitli konuları ele alsalar da, birçok eski tema yeniden ortaya çıktı ve bazı yazarlar bilinçli olarak geçmişe döndü. Bu maddi çağa yönelik alttan alta keskin bir toplumsal eleştiri oluştu. Kadınların rollerine, modern dünyadaki Japon kişiliğine ve şehir kültürünün karmaşıklığı içinde kaybolan sıradan insanların rahatsızlığına artan bir vurgu ortaya çıktı.